Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ağustos 2024 Perşembe

A İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 A İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Aba altında er yatar:
Giyim kuşam kişiliğe ölçü olamaz.
(aba: Kaba yünden yapılmış yakasız ve uzun üstlük.)
Abanın kadri yağmurda bilinir:
Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.
Abdala malum olur:
Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.
Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur):
Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
Acele ile menzil alınmaz:
Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır. (menzil: Bir günlük yol.)
Acele ile yürüyen yolda kalır:
İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.
Acele işe şeytan karışır:
Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.
Acemi katır kapı önünde yük indirir:
Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.
Acı acıyı keser, su sancıyı:
Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz:
Herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez.
Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır:
Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
Acıkan ne yemez, acıyan ne demez:
Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur:
Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
Acıklı başta akıl olmaz:
Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.
Acıkmış kudurmuştan beterdir:
Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
Acından kimse ölmemiş:
Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
Aç doymam, tok acıkmam sanır: Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.
Aç elini kora sokar:
Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.
Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır: İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
Aç yeri başka, acı yeri başka:
İnsanın yüreği ne denli acıyla dolu olsa da yemek yemeyi ister.
Açık ağız aç kalmaz: İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna:
Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil:
Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.
Adam olana bir söz yeter:
Anlayışlı olan kimse için bir şeyin bir kez söylenmesi yeterli olur.
Adamak kolay, ödemek zordur:
Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur.
Adamakla mal tükenmez:
Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.
Adamın adı çıkacağına canı çıksın:
İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur:
Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork:
Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
Ağaca balta vurmuşlar ‘sapı bedenimden’ demiş:
İnsana en yakını bile kötülük edebilir.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur:
Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür:
İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Ağacın kurdu içinde olur:
Bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar.
Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar:
Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.
Ağaç kökünden yıkılır:
Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.
Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez:
İnsan ne kadar yükselirse yükselsin bir yerde durur.
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer:
Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.
Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir):
İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.
Ağaç yaş (fidan) iken eğilir:
İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.
Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz:
İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
Ağanın malı çıkar, uşağın canı:
Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder.
Ağası güçlü olanın kulu asi olur:
Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur:
Kuvvetli kimselerin suçları yanındakilere yüklenir.
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter:
Tanrı her yarattığının rızkını verir.
Ağır git ki yol alasın:
Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.
Ağır kazan geç kaynar:
1. Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar. 2. Tembel olan işi geç yapar.
Ağır taş yerinden oynamaz:
Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağız yer, yüz utanır:
Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
Ağlama ölü için ağla diri için: Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar:
İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.
Ağlayanın malı gülene hayretmez:
Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.
Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar:
Yazın çalışan kışın rahat eder. (zemheri: Kara kış.)
Ah alan onmaz:
Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz. (onmak: İyi duruma erişmek.)
Ah yerde kalmaz:
Kötülük cezasız kalmaz.
Ak akçe kara gün içindir:
Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.
Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır:
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Ak koyunun kara kuzusu da olur:
İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir.
Akacak kan damarda durmaz:
Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.
Akan su yosun tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
Akara kokara bakma çuvala girene bak:
İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.
Akarsu çukurunu kendi kazır:
Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
Akarsu pislik tutmaz:
Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
Akıl adama (kişiye) sermayedir:
Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.
Akıl akıldan üstündür:
Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.
Akıl yaşta değil, baştadır:
Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış:
İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır:
Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını:
Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.
Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker:
Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
Akla gelmeyen başa gelir:
İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir.
Aklı başa yaş getirir:
Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir.
Aklın yolu birdir:
İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.
Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun:
Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.
Akmasa da damlar:
Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar.
Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz:
Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir):
İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.
Al elmaya taş atan çok olur:
Değerli kimselere sataşan çok olur.
Al malın iyisini, çekme kaygısını:
Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır.
Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz:
Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.
Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır:
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Alacakla verecek (borç) ödenmez: Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.
Alçacık eşeğe herkes biner:
Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.
Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır:
Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır:
İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.
Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı:
Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
Âlemin ağzı torba değil ki büzesin:
Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
Alet işler, el övünür:
Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.
Alıcı kuşun ömrü az olur:
Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.
Alışmış kudurmuştan beterdir:
Alışılan bir şeyden kolayca vazgeçilmez.
Alışmış kursak bulamacını ister:
Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez.
Âlim unutmuş, kalem unutmamış: İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.
Âlimden zalim doğar:
Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
Allah bilir ama kul da sezer:
Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir:
Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.
Allah dağına göre kar verir:
Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir.
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar:
İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış:
Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.
Allah kulunu kısmeti ile yaratır:
Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır.
Allah sevdiğine dert verir:
Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert verir.
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir:
Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir.
Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz:
Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı’ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez.
Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste:
Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin. (aheste: Yavaş.)
Almadan vermek Allah’a mahsus:
İnsan yaptığı herhangi bir şey için mutlaka karşılık bekler.
Almadığın hayvanın kuyruğunu tutma:
Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme.
Alt değirmen güçlü akar:
Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.
Altın anahtar her kapıyı açar:
Para olduğunda her güçlük yenilebilir.
Altın ateşte, insan mihnette belli olur:
Altına benzeyen maddenin altın olup olmadığı ateşe dayanıklılık derecesi ile anlaşıldığı gibi bir kişinin değeri de sıkıntılara katlanma, zorlukları yenme ve benliğini koruma gücü ile ölçülür. (mihnet: Sıkıntı)
Altın eli bıçak kesmez:
1. Varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez. 2. Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.
Altın pas tutmaz:
Şerefli, temiz insana hiç kimse leke süremez.
Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz:
Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler.
Altın yere düşmekle pul olmaz:
Üstün nitelikli kişinin değeri, bulunduğu yerden uzaklaştırılmasıyla azalmaz.
Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir:
Tutumluluk değersiz görünen şeyleri değerlendirmekle olur.
Altının kıymetini (kadrini) sarraf bilir:
Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir. (sarraf: Kuyumcu.)
Altta kalanın canı çıksın:
Herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun.
Aman diyene kılıç kalkmaz:
Mertliğinize güvenip size teslim olan düşmanın canına kıyılmamalıdır.
Amcamla dayım, hepsinden aldım payım:
Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı görmeyen bir kimse onlardan artık yeni bir istekte bulunamaz.
Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz:
İnsanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur.
Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi:
Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.
Anasına bak, kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak, bezini al:
Bir kızın karakterini öğrenmek isteyenler, anasının durumunu göz önüne alırlarsa aldanmamış olurlar.
Anca beraber, kanca beraber:
İki veya daha çok kişi yaptıkları iş kötü de gitse birbirlerinden ayrılmamalıdırlar.
Anlatışa göre verirler fetvayı: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.
Ar dünyası değil, kâr dünyası: Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.
Araba devrilince (kırıldıktan sonra, kırılınca) yol gösteren çok olur: İş işten geçtikten sonra verilen öğüdün değeri yoktur.
Araba ile tavşan avlanmaz: Her işte başarıya ulaşabilmek için kullanılması gereken özel yöntemler vardır.
Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer: Kıdem ve yaş bakımından büyük olanların yaptıkları her zaman örnek alınır.
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da: İyiyi amaçlayanlar iyiye, kötüyü amaçlayanlar ise kötüye ulaşırlar.
Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.
Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz: Önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanlar çok olur.
Arı bal alacak çiçeği bilir: İşini bilen kimse nereye başvuracağını bilir.
Arı bey olan kovana üşer: Halk, kendisine önderlik edecek kişinin çevresinde toplanır. (üşmek: Üşüşmek.)
Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur: Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.
Arı kızdıranı sokar: Kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır.
Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: Herkes işine yarayan şeyi benimser.
Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar: Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır. (arık: Çay, dere.)
Arık ata kuyruğu da yüktür: Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir. (arık: zayıf, cılız.)
Arık etten yağlı tirit olmaz: Değersiz kişiden yararlı iş, verimsiz tarladan bol ürün beklenmez. (arık: Yağsız, cılız.) (tirit: Et suyuna ekmek doğranarak yapılan yemek.)
Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim: Kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz.
Armudun iyisini (dağda) ayılar yer: Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
Armudun önü kirazın sonu: Armut ilk çıktığında, kiraz da biteceği zaman yenilmeli.
Arpa eken buğday biçmez: Kötü davranışın karşılığı iyi olmaz.
Arpa samanıyla, kömür dumanıyla: Yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir.
Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.
Arsızın yüzüne tükürmüşler ‘yağmur yağıyor’ demiş: Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.
Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser: Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.
Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur): Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.
Astar bol olmayınca yüze gelmez: Bir iş yapmak için gerekli olan şeyler, ölçü biraz geniş tutularak hazırlanmalıdır.
Aş taşınca kepçeye paha olmaz: Sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur.
Aş tuz ile, tuz oran ile: Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.
Âşığa Bağdat sorulmaz: Bir şeye çok istekli olan kimse, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe sayar.
Âşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez): Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.
Âşığın gözü kördür: Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez.
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır: Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.
Aşk olmayınca meşk olmaz: Güçlü bir istek olmayınca hiçbir şey elde edilemez. (meşk: Alışarak öğrenme.)
Aşure yemeye giden kaşığını cebinde taşır: Bir işten yararlanmak isteyen gerekli araçları hazırlamalıdır.
At, adımına göre değil, adamına göre yürür: Atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır.
At at oluncaya kadar sahibi mat olur: Bir çocuğu, bir işçiyi yetiştiren her bakımdan çok yorulur, yıpranır.
At binenin, kılıç kuşananın: Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
At binicisine (sahibine) göre kişner (eşinir): İnsanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar.
At binicisini bilir (tanır): İşçi, yöneticisinin işten anlayıp anlamadığını bilir ve çalışmalarını ona göre yürütür.
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: Bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez.
At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şan (namı) kalır: Yaşarken iyi işler yapmalı, iyi bir ad bırakılmaya çalışılmalıdır.
Ata eyer gerek, eyere er gerek: Bir işletmeyi önce donatıp sonra da iyi bir yöneticiye teslim ederseniz istediğiniz verimi alırsınız.
Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar: Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler.
Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz: Babaya itaat etmeyen kimse, ana ve babaya itaat etmeyi buyuran Tanrı’yı da tanımıyor demektir.
Ateş demekle ağız yanmaz: Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz.
Ateş düştüğü yeri yakar: Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatan bir söz.
Atılan ok geri dönmez: İyi düşünmeden yaptığımız işlerden pişman olarak geri dönmek isteriz ama artık iş işten geçmiştir.
Atın bahtsızı arabaya düşer: Değerli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uygun olmayan ağır ve aşağılık işlerde kullanılırlar.
Atın ölümü arpadan olsun: Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.
Atına bakan ardına bakmaz: Görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur.
Atlar tepişir, arada eşekler ezilir: Büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür.
Av avlayanın, kemer bağlayanın: Bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin; bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır.
Av vuranın değil, alanın: Bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: Kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.
Ava giden avlanır: Çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar.
Avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir: Bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.
Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur: Bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.
Ayağını yorganına göre uzat: Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.
Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar: Hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.
Az ateş çok odunu yakar: Az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir.
Az eli aşta gör, çok eli işte gör: Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
Az olsun, uz (öz) olsun: Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.
Az veren candan, çok veren maldan: Varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.
Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım: Derdim olmasın da başka bir şey istemem.
Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır: İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.

B-C İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 B-C İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

B Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Baba kırk oğul beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş: Baba kaç çocuğu olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan hepsine bakar, onları büyütür; çocukları ise yoksul ve yaşlı durumdaki babalarının bakımını ‘sen bak, o baksın’ gibi gerekçelerle bir türlü sağlayamazlar.
Baba koruk (erik) yer, oğlunun dişi kamaşır: Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker.
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana: Kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.
Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş: Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.
Babanın sanatı oğla mirastır: Bir evlat babasının sanatını onun ölümünden sonra sürdürür.
Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz: Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var: Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı: Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
Bağ bayırda, tarla çayırda: Her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.
Bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
Bağı ağlayanın yüzü güler: Bir işe gereken özen gösterildiğinde olumlu sonuçlar alınır.
Baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta: Kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu: Talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar.
Bakan göze bağ (yasak) olmaz: Herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.
Bakan yemez, kapan yer: Bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir.
Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur): Bakılıp onarılan şeylerden yararlanılır, bakımsız bırakılanlardan bir yarar elde edilemez.
Bakmakla usta olunsa (öğrense), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi): Yapılmadan yalnızca nasıl yapıldığı görülerek hiçbir şey öğrenilemez.
Baktın kar havası, eve gel kör olası: Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir.
Bal olan yerde sinek de olur (bulunur): Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır.
Bal tutan parmağını yalar: İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır.
Balcının var bal tası, oduncunun var baltası: Her işin kendine özgü aracı vardır.
Balı dibinden, yağı yüzünden: Değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
Balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer: Güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir: İnsan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür.
Balık baştan avlanır: Bir şeyi ele geçirebilmek için onu yönetenleri elde etmek gerekir.
Balık baştan kokar: Bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanır.
Balta değmedik ağaç olmaz: Zarar görmeyen, başına felaket gelmeyen kimse yoktur.
Bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın: Birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez.
Baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir: Kullanılan, işe yarayan değersiz şey, saklanan ve kullanılmayan çok değerli şeyden daha iyidir.
Baskın basanındır: Düşmanı gafil avlayıp saldıran taraf savaşı kazanır.
Baskısız tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır: Kontrol altında bulundurulmayan veya gereği gibi korunmayan gençler kötü yollara sürüklenebilirler.
Baş ağır gerek, kulak sağır: Kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.
Baş dille tartılır: Kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür.
Baş kes yaş kesme: Ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.
Baş nereye giderse ayak da oraya gider: Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
Baş ol da eşek başı (soğan başı) ol: En önemsiz işlerde bile baş olmak, buyruk altında bulunmaktan iyidir.
Baş olan boş olmaz: 1. Bir yerde baş olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir. 2. İşbaşındaki kişinin işi daima çoktur.
Baş sağlığı, dünya varlığı: En büyük zenginlik, beden sağlığıdır.
Baş sallamakla kavuk eskimez: Bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
Baş yastığı baş derdini bilmez: İnsanın derdi içindedir, en yakını bile onu anlamaz.
Başa gelen çekilir: Çaresiz durumlara düşüldüğünde insan kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara sabır göstermelidir.
Başa gelmeyince bilinmez: Başına bir felaket gelmeyen, başkasına gelen felaketin ne denli acı olduğunu gereği gibi anlayamaz.
Başın başı var, başın da başı var: Toplum içinde hiç kimse başına buyruk değildir, başta bulunan her kişinin üstünde daha büyük bir baş vardır.
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez (etmesin): İşbaşına tecrübesiz yönetici geirenler, onun yaratacağı sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdır.
Baykuşun kısmeti ayağına gelir: Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar.
Bayramda borç ödeyene ramazan ağır (kısa) gelir: Vadesi yaklaşan bir borcu ödemek zorunda olan kimseye günler çok çabuk geçer.
Bedava sirke baldan tatlıdır: Masrafsız ve emeksiz elde edilen şeyler insana hoş gelir.
Bekâr gözü, kör gözü: Bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez.
Bekâra karı boşaması kolaydır: Bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır.
Bekârlık maskaralık: Bekâr kimse bakımsızdır, derbeder bir yaşayışı vardır ve herkesin eğlencesi olur.
Bekârlık sultanlık(tır): Evlenmeden tek başına yaşamak daha iyidir.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur: Çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: Günler birbirinden çok farklı olmadığı hâlde hava yavaş yavaş ısınarak yaz, aynı biçimde yavaş yavaş soğuyarak kış olur.
Besle kargayı, oysun gözünü: Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı: Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Beş parmak (parmağın) bir (biri) olmaz: Belirli bir insan topluluğu içinde benzerlikler olabileceği gibi farklılıklar da olabilir.
Beterin beteri var: Çok kötü bir duruma düşen kimse, bundan daha kötü durumların da bulunduğunu düşünerek avunmalıdır.
Bey ardından çomak çalan çok olur: Güçlü bir kişi ile yüz yüze bulunduklarında ağızlarını açamayanlar, o gittikten sonra aleyhinde atıp tutarlar.
Bez alırsan Mısır’dan (Musul’dan), kız alırsan asilden: Ne alacaksanız cinsini, aslını biliniz, güvenerek alınız.
Bıldırcının beyliği arpa biçimine kadardır: Her kazancın bir sonu vardır.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek (sormamak) ayıp: İnsanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur.
Bin bilsen de bir bilene danış: Bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir.
Bin dost az, bir düşman çok: Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
Bin nasihatten bir musibet yeğdir: Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bin ölçüp bir biçmeli: Yapılacak bir işin bütün yönleri önceden çok iyi düşünülmeli, sonra işe başlanmalıdır.
Bin tasa bir borç ödemez: Borçlu ne denli üzülürse üzülsün borç sıkıntısından kurtulamaz.
Binicinin sağı solu olmaz: 1. Uzman kişi, hangi yöntemi uygularsa uygulasın başarılı olur. 2. İşini titizlikle yürüten kişinin, çalışanlarına her zaman iyi davranması beklenemez.
Bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım: Tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder.
Bir acı (fincan) kahvenin kırk yıl hatırı vardır: İyilik küçük de olsa unutulmaz.
Bir adama kırk gün (deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur) ne dersen o olur: Sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir.
Bir ağaçta gül de biter, diken de: Bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da.
Bir ağızdan çıkıp (çıkan) bin dile (ağza) yayılır: Ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır.
Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun: Altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır.
Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez: Çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır.
Bir baş soğan bir kazanı kokutur: Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
Bir çiçekle bahar (yaz) olmaz: Küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz.
Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir yerde iki kişi baş olmaz.
Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış: Bir insan bazen akla ve mantığa sığmayan bir iş yapar; yapılan iş, hiçbir kurala uymadığı için pek çok akıllı insan bunu düzeltmeye çalışır, fakat başaramaz.
Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar: Bazı durumlarda yardımcısız iş yapılamayacağını anlatan bir söz.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var: Başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek.
Bir elin sesi çıkmaz: 1. Bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir. 2. Yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
Bir felaket bin nasihatten yeğdir: Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bir görüş bir kör biliş: Bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez.
Bir göz ağlarken öbür göz gülmez: Keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmemelidir.
Bir inat, bir murat: İnatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder.
Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır: Bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir.
Bir kimsenin adı çıkacağına canı çıksın: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: Aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır.
Bir korkak bir orduyu bozar: Bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır.
Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (dokunur): Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır: Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir. (mıh: Çivi.)
Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin duymasın (görmesin): Birine yaptığın iyiliği gizli tut.
Bir selam bin hatır yapar: Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır.
Bir sürçen atın başı kesilmez: Şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir. (sürçmek: Tökezlemek.)
Bir tepe yıkılır, bir dere dolar: Dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir.
Bir tutam ot deveye hendek atlatır: Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
Bir vuruşla ağaç devrilmez: Olumlu bir sonuç elde etmek için, tek bir girişimle yetinmemeli, o işe devam edilmelidir.
Biri bilmeyen bini hiç bilmez: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: Herkesin yararlanabileceği şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar.
Birlikten kuvvet doğar: Toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar.
Bitli baklanın da kör alıcısı olur: İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur.
Boğaz dokuz boğumdur: Bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir.
Bol bol yiyen bel bel bakar: Kazandığını ölçüsüzce harcayan ve ilerisi için bir şey artırmayan kişi kazançsız kaldığında acıklı bir duruma düşer. (bel bel: Anlamsızca, donuk bir biçimde bakmak.)
Borç iyi güne kalmaz: Borcu ilk fırsatta ödemek gerekir.
Borç ödemekle (vermekle), yol yürümekle tükenir: Birden ödenemeyen bir borç azar azar verilerek ödenebilir.
Borç ödenir, kira ödenmez: Kiracı olmaktansa, borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.
Borç yiğidin kamçısıdır: Borç, kişiyi daha çok çalışmaya zorlar.
Borç yiyen kesesinden yer: Borçla alışveriş yapan, aldıklarının parasını hemen ödemese de günün birinde mutlaka ödeyecektir.
Borçlunun dili kısa gerek: Borcu olan kimse, alacaklısına karşı ileri geri konuşmamalı, aşağıdan almalıdır.
Borçlunun duacısı alacaklısıdır: Borçlunun ölmemesi ve para kazanması için en çok dua eden alacaklısıdır.
Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar): Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tutar.
Bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz: Çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.
Boş başak dik durur: Bilgisiz olan üstün görünmek için kasılır.
Boş çuval ayakta (dik) durmaz: 1. Karnı doymayan kimse çalışamaz. 2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: Çalışmak insanı tembellikten kurtarır.
Boş torba ile at tutulmaz: Çıkar veya karşılık gösterilmeden bir kimse bir yere bağlanmaz.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş (az) demiş: Çenesi düşükler umulmadık anlarda densizce konuşabilirler.
Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer: Bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.
Boyuma göre (boyumca) boy buldum, huyuma göre (huyumca) huy bulmadım: Bir kimse, beden yapısı, zenginlik vb. konularda kendisine uyanı bulabilir ama huyu kendisine uyan bir kimseyi kolay kolay bulamaz.
Böyle başa böyle tıraş: Kişi nasıl birisiyse ona uygun biçimde davranılır.
Böyle gelmiş böyle gider: Her zaman böyle olmuş, gene de böyle olacak.
Bu abdestle daha çok namaz kılınır: Bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!: Sözleri ve davranışları birbirini tutmuyor, çelişiyor.
Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma): Bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir: Sağlanmış bir kazanç beklenen, umulan daha büyük bir kazanca feda edilemez.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar: Gereksinim duyulan şey değer kazanır.
Buldum bilemedim, bildim bulamadım: Kişi elinde fırsat varken bundan yararlanmayı bilmez, yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline fırsat geçmez.
Bükemediğin eli öp, başına koy: Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru.
Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘ah vatanım’ demiş: Kişi, başka yerlerde ne kadar rahat ve mutlu olursa olsun yine de kendi yurdunu özler.
Bülbülün çektiği dili belası: İlerisi düşünülmeden söylenen söz insanın başına dert açabilir.
Büyük balık küçük balığı yutar: Güçlüler, güçsüzleri ezer.
Büyük başın derdi büyük olur: Büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur.
Büyük lokma ye büyük söz söyleme: Başaramayacağın, sonuçlandıramayacağın bir konuda kesin sözler söyleme.
BEKLEMEK İLE İLGİLİ SÖZLER
Her şey vaktini bekler, sabret! Senin olan sana gelecektir.
Sus gönlüm! Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.
İnsanın beklemekte olduğu mutluluk, tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir.
Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin belki gülmeden ölürsünüz.
Beklemek acı verir. Unutmak acı verir. Ama en büyük acıyı hangisini yapmak bilememek verir.
Beklemeyi bilen insan, her şeyi elde edebilir.
Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Beklememek beter beklemekten.
BAKIŞ AÇISI İLE İLGİLİ SÖZLER
Nasıl gördüğünü değiştir, nasıl değiştiğini gör!
Hayat iki şekilde yaşanır: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi.
İnsanın iki seçeneği vardır, ya bütün gün karanlığa küfredersiniz ya da güneşe yürürsünüz.
Eğer bir şeyi beğenmiyorsan değiştir. Eğer onu değiştiremiyorsan bakış açını değiştir.
BÜYÜKLÜK İLE İLGİLİ SÖZLER
Şimdiye kadar kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır.
Hayallerinizi aşağı gören insanlardan uzak durun. Küçük insanlar bunu her zaman yapar. Ama gerçekten büyük insanlar kendinizi de büyük hissettirirler ki bu da öyle olmanızı sağlar.
Herkes tarih yapabilir. Ancak sadece büyük bir adam tarih yazabilir.
Büyük bir ruhta, her şey büyüktür.
İnsana büyüklük veren şey, düşünceleridir.
Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.
Büyüklere yaklaştıkça, bizler gibi birer insan olduklarını görürüz. Onlar, uşaklarına büyük görünürler ancak.
Gerçek büyüklük, kendine egemen olmaktır.
BİLGİ İLE İLGİLİ SÖZLER
İslam'ın temeli güzel ahlak; ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıldır.
Bildiklerini saatin gibi kullan; kendine sakla. Herkesin ortasında sık sık çıkarıp caka satma.
Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır.
Bilginin elde edilmesi, bizi iyiye ulaştıracaktır.
Mutluluk bilgi ile kazanılır.
Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur.
Bilgili insan diplomalı olan değil, istediği her şeyi başkalarının hakkını çiğnemden elde edebilendir.
Bilgisizliğin belirtisi, adaletsizlik ve trajediye olan inancın derinliğidir.
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.
Sadece bir iyi vardır, bilgi ve sadece bir kötü vardır, cehalet.
Gerçek başarılar; bilgi, sebat ve doğrulukla elde edilir.
Bilginlerin aydınlatamadığı toplumları şarlatanlar aldatır.
Zengin olmanın dört şartı vardır; Bilgi, dürüstlük, çalışmak ve yılmamak, yorulmamaktır.
Bilgi, bölüşüldükçe artan hazinedir.
Yanlış bilgiden sakınınız çünkü cehaletten daha tehlikelidir.
Bilgisizler içinde bir bilgin, ölüler içinde diri demektir.
Gerçek servet cebin değil, kalbin ve zihnin zenginliğidir.
Bilgi sermayemdir, bilim silahımdır, sabır giysimdir, yetinmek en üstün kazancımdır.
Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır.
Gerçek bilgi, cehaletin boyutunu bilmektir.
Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.
Cehalet Tanrı'nın laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Hayal gücü, bilgiden çok daha önemlidir. Zira bilgi sınırlıdır.
Bilgili insanlar sessiz kalırsa, aptallar çoğalır.
Ne kadar okursan oku bilgine yakışır şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir.
Sadece bilmek yetmez, bilgiyi kullanmak gerekir. Sadece istemek yetmez, harekete geçmek gerekir.
Bilmekle bilmemek arasında doğru düşünmek diye bir eylem vardır.
Bilgi başlamak için gereklidir, ama bitirmek için çalışmak şarttır.
Bilgi gençleri besler, yaşlıları yüceltir.
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak da korkudan kurtarır.
Devlet akıllı olmasını, kendini yöneten bir topluluğun bilgisine borçludur.
Bir şeyi gerçekten bilmek onu anlamakla olur.
Başlıca üç çeşit insan vardır: Bilgi sever, ünvan sever ve para sever.
Bilgi, iyi yazmanın kaynağıdır.
Sorabilmek için önce öğrenmek gerekir.
Bilgi büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı ise kibirlendirir.
Soruda bilgiden doğar, cevapta
Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim; Annemdir.
Bir halkın yönetilmesi güçleşti mi, o halk çok şey öğrendi demektir.
Yasayı, bilgiyi ve akıllıları saymak bir kuraldır.
Bilenle tartışabilirsin, bilmeyenle tartışabilirsin. Ama bildiğini sananla tartışmak ahmaklıktır.
Bilgi ile bilgeliği aynı şey zannetme, bilgeliğin başlangıcı susmaktır.
Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil muhafaza ettiklerimizdir; bizi bilgili yapan okuduklarımız değil kafamıza yerleştirdiklerimizdir.
İnsan, bir gün ölecektir. Ancak bilgi sahibi olanlar, bilgileri yüzünden her zaman anılacaklardır.
Bilgi olmayan yerde cehalet ilim olur.
İnsanın değeri, bilgisiyle değil, iradesiyle ölçülür.
Kalbi eğitmeden, aklı eğitmek eğitim değildir. Vicdan olmadan, bilgi sahibi olmak tehlikelidir.
Bir kitap okuyan her şeyi bildiğini zanneder. İkinci kitabı okuyan kuşkuya düşer. Üçüncü kitabı okuyan hiçbir şey bilmediğini anlar.
Bilgili olduğumuz oranda özgür oluruz.
Hiç bir insanın bilgisi öğrenmiş ve görmüş geçirmiş olduğunun ötesine geçemez.
Pek çok şeyi azar azar bilmektense; bir şeyi tam olarak bilmek daha iyidir.
Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz.
Birçokları hayranlık duyarlar fakat çok az kimse bilir.
Ağır bir kapıyı, küçük bir anahtar açar.
Her bildiğini söyleme, fakat her söylediğini bil.
BARIŞ İLE İLGİLİ SÖZLER
Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı unuttuk.
En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.
Barış bile, büyük ücretlerle satın alınır.
Eğer dünyada barış ve huzur istiyorsanız, onu ilk kendi kalbinizde yaratmalısınız.
İki düşman arasında öyle konuş ki barıştıkları zaman utanmayasın.
Barış, bir gülücükle başlar.
Barışı korumanın en iyi yolu, savaşa hazır olmaktır.
Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir.
Savaş herkesle, barış sadece onurlu kişilerle yapılı
C Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Cahile söz (laf) anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür (zordur): Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın deve hendekten atlatılamaz, cahile söz anlatmak bundan da zor bir şeydir.
Cahilin dostluğundan arifin düşmanlığı yeğdir: Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
Cambaz ipte balık dipte gerek: Kişi, sadece uzman olduğu alanda çalışmalıdır.
Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur: Bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
Caminin (mescidin) mumunu yiyen kedinin gözü kör olur: Kendisini yetiştiren kimsenin malına hıyanet eden, el uzatan kimse cezasını bulur.
Can boğazdan gelir (geçer): İnsan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir.
Can bostanda bitmez: İnsan, canının değerini bilmeli, onu yıpratmamalıdır.
Can candan şirindir (tatlıdır): Bir kişi için kendi canı, başkasının canından daha tatlıdır.
Can canın yoldaşıdır: İnsan tek başına yaşayamaz, konuşup görüşmek için arkadaş arar.
Can cümleden aziz: İnsanın kendisi herkesten önce gelir.
Can çekişmektense ölmek yeğdir: Bir işte çeşitli sıkıntı ve üzüntülerle karşılaşıp olağanüstü gayret harcamaktansa o işten vazgeçmek daha iyidir.
Can çıkmayınca (çıkmadan) huy çıkmaz: İnsanı alışkanlıklarından, huylarından vazgeçirmek mümkün değildir.
Cana gelecek (kaza, zarar) mala gelsin: Zarardan kurtulma olanağı yoksa, bunun cana değil, mala gelmesi yeğlenir.
Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır: Güzel yaşamak isteyen kişi, bu yaşayışın yükünü çekmeyi göze almalı ve gerekli kaynakları elinin altında bulundurmalıdır.
Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez: Sıkıntı çekmemiş olanlar, eriştikleri rahatlığın ve mutluluğun değerini bilemezler.
Cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur: Bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
Cins cinse çeker: Her insan veya yaratık az çok soyuna benzer.
Cins horoz yumurtada öter: Çocuğun soyluluğu ve değeri daha bebekken her hâlinden anlaşılır.
Cins kedi ölüsünü göstermez: Soylu kişi, acınacak kötü durumunu kimseye göstermez ve söylemez.
Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler: Başkalarının pohpohlamalarına kananlar mallarından ve canlarından olurlar.
Cömertle nekesin harcı birdir: 1. Cömertin de cimrinin de sarıldığı kefen aynıdır. 2. Cimri, ucuz diye her şeyin kötüsünü alır, bunlar işe yaramadıklarından veya çarçabuk bozulduklarından yenilerini almak zorunda kalır ve birkaç kez para harcar; cömert ise bir kez çok para verip her şeyin iyisini alır. Sonuç olarak cimri de, cömert de aynı parayı harcamış olur. (nekes: Eli sıkı, cimri.)
Cahillik ile ilgili sözler
Cahil insan kendine bile düşman iken, başkasına dost olması nasıl beklenir.
Herkes cahildir, tek fark konuların farklı olmasındadır.
Doğruyu gördüğü halde düşüncelerini değiştirmeyenler, cahillikleriyle mutluymuş gibi yaşarlar.
Cahil birine karşı aşırı içtenlik aptallıktır.
Bilenle tartışabilirsin, bilmeyenle tartışabilirsin. Ama bildiğini sananla tartışmak ahmaklıktır.
Cahil insanlar, kendilerini mükemmel görmeye, Zeki insanlar ise, yeteneklerini hafife almaya eğilimlidirler.

Ç-D İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 Ç-D İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

Ç Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme: Kişi, çağrıldığı yere gitmeli, çağrılmadığı yere gitmemelidir. (erinmek: Üşenmek.)
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını: Kimseye kötülük yapma yoksa onlar da sana aynı kötülüğü yaparlar.
Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz: Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır.
Çam sakızı çoban armağanı: Verilen bir armağanın sunulduğu kimseye değerine uygun olmadığını ve verenin gücünün ancak buna yettiğini özür yollu anlatmak için söylenen bir söz.
Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar: Kişi, kendisi için önceden yaptığı hazırlıkların verimini ileride alır.
Çanakta balın olsun, Yemen’den (Bağdat’tan) arı gelir: Malı güzel olan kimse için müşteri kaygısı yoktur, onun malına uzak yerlerden bile istekli çıkar.
Çatal kazık yere batmaz (geçmez, çakılmaz): Birden çok kimsenin söz sahibi olduğu iş yürümez.
Çay kuşu, çay taşı ile vurulur: Her iş, ancak ve ancak o iş için gerekli araçla yapılabilir.
Çekişilmeyince pekişilmez: Düşünceler karşılıklı tartışılmadan sağlam bir anlaşma ve uzlaşma ortaya çıkmaz.
Çıkmadık candan umut kesilmez: Elden gitti sandığımız bir şeyle ilgimiz büsbütün kesilmemişse gereken çabayı harcayarak onun elimizde kalmasını sağlayabileceğimizi umabiliriz.
Çıngıraklı deve kaybolmaz: Nerede olsa varlığını gösteren kimse unutulmaz.
Çıra dibi karanlık olur: Bir kimse, başkalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hak: Kullar Tanrı’dan kendilerine gerekli olan şeyleri dilerler, bu dilekleri kabul edecek olan Tanrı’dır.
Çiğnemeden yutulmaz: En kolay bir iş dahi emek gerektirir.
Çivi çıkar ama yeri kalır: Gönül yarası kapansa da unutulmaz.
Çivi çiviyi söker: Güçlü bir şey, kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır.
Çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt, köremez) çıkarır: Kişi istediğinde olmayacak gibi görünen işlere çözüm yolu bulur.
Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer: Varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
Çobansız koyunu kurt kapar: Yöneticisi, koruyucusu olmayan kişiyi ve topluluğu düşman ezer.
Çocuğa iş, ardına sen düş: Çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
Çocuğu işe sal, ardınca sen var: Çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz: Küçük çocuğun bulunduğu yerde herkes çocukla uğraşmaktan dedikodu yapmaya fırsat bulamaz.
Çocuğun yediği helal, giydiği haram: Çocuğun iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir ancak hor kullanacağı ve kısa zamanda da küçüleceği için pahalı giysiler giydirilmesi doğru değildir.
Çocuk düşe kalka büyür: Çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir.
Çocuktan al haberi: Bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir şey, çocukların rastgele söyledikleri bir sözle açığa çıktığında söylenen bir söz.
Çoğu zarar, azı karar: Hiçbir zaman aşırıya kaçılmamalıdır.
Çok bilen (söyleyen) çok yanılır: Çok bildiği için kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere de karışır ve bunlarda yanılır.
Çok el ya yağmaya ya yolmaya: Çok kimsenin katılmasıyla yağma ve yolmadan başka bir iş başarılamaz.
Çok gezen çok bilir: Çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
Çok gezen tavuk ayağında pislik getirir: Gezip dolaştığı yerlerde kötü şeyler de bulunan kimse, kötü alışkanlıklar ve zararlı bilgiler elde ederek yerine döner.
Çok havlayan köpek ısırmaz: Karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse eylemli bir saldırıda bulunmaz.
Çok koşan çabuk (çok, tez) yorulur: Sürekli çalışabilmek ve sonuç elde edebilmek için harcanan çabanın yormayacak ölçüde olması gerekir.
Çok naz âşık usandırır: Başka şeylerde olduğu gibi nazlanmada da aşırı gidilmemelidir.
Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin: Yönetimi altında bulunan kimselere sık sık müdahale edenler bekledikleri verimi alamadıkları gibi onları da arsız ederler; yiyecek ve para bakımından da sıkıntıya düşürenler onları hırsızlığa itmiş olurlar.
Çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz: Bol kazancın içinde yasa dışı elde edilmiş para bulunduğu gibi çok konuşanın sözleri arasında da mutlaka yalan bulunur.
Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir: Çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
Çömlekçi suyu saksıdan içer: Kişi, geçimini sanatı ile sağlar.
Çürük tahta çivi (mıh) tutmaz: Aslında yaramaz olan veya sonradan o duruma getirilen şeyi, ne kadar uğraşsanız da işe yarar duruma getiremezsiniz.
ÇÖZÜM İLE İLGİLİ SÖZLER
Problemleri, onları üretenlerle çözemezsiniz. Önce onlardan uzaklaşın.
İmkansız demek, henüz bir çözüm bulamadınız demektir.
Karşı karşıya kaldığınız problemleri mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz, zira onlar mevcut düşünce yapınızın ürünleridir.
En iyi yolu bulmak, en kötüsünü bulmaktan çok daha kolaydır.
İnsanlara nasıl yapmaları gerektiğini değil, neyin yapılması gerektiğini söyleyiniz. Göreceksiniz, bulacakları çözümlerle sizi bile şaşırtacaklardır.
Her problemin çözümü, çözülmemiş yeni problemler doğurur.
ÇOCUK İLE İLGİLİ SÖZLER
Hayatını eğlenerek yaşamak istiyorsan, kalbini hep çocuk tut.
Kıyaslama sevgisizliktir; kıyaslanan çocuğun ruhu zehirlenir.
Terbiye ana kucağında başlar; her söylenilen kelime, çocuğun şahsiyetine konan bir tuğladır.
Hiç bir baba çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz.
Anne kolları şefkatten yorulmamıştır, çocuklar orada derin derin uyurlar.
Babaların erdemleri, çocukların servetidir.
Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.
Çocuklarınızın göz yaşını koruyun ki, mezarınızın üstünde akıtacak gözyaşı kalsın.
Çocuk oyunla güler, haykırır, sıçrar, eğlenir ve alışkanlıklar kazanır. Oyun sağlık ve mutluluğun düzenidir. Oyundan mahrum olan çocuk sudan mahrum olmuş çiçek gibi sararıp solar.
Ne hastalıklı bir fikir adamının ne de akılsız bir pehlivanın kıymeti vardır. İyi düşünen, sıkı çalışan, becerikli, disiplinli ve sıhhatli nesiller yetiştirmeliyiz.
Çocuklar en başta anne ve babalarını koşulsuz severler. Bir zaman sonra onları yargılamaya başlarlar. Nadiren onları affederler.
Kucaklanan ve öpülen çocuk, kendisine hiçbir şey söylenmese dahi, sevildiğini, değer verildiğini bilmekte ve hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı gelişmektedir.
Dünyada mutsuz çocuklar olduğu sürece bütün icatlar ve ilerlemeler hiçtir.
Çocuklarımıza, sigara ve alkole karşı olan direncimizle örnek olmalıyız.
Bir çocukla uğraşırken iki duygu içinde ol; çocuk olduğu için sevgi, yarın büyüyeceği için saygı.
Her çocuk bir sanatçıdır, sorun büyüdüğümüzde nasıl sanatçı kalabileceğimizdir.
Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunu düşünerek ona göre çalışınız.
Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.
Öldüğün zaman, çocuğunun sayesinde yeniden hayat bulursun.
Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile...
Çocuklarınıza çok değerli birer hazineymiş gibi bakın, onları ve kendinizi onurlandırın.
Çocuğa mümkün olduğu kadar az şey söylemeli fakat çok şey keşfettirilmelidir.
Bir baba, kendi mutluluğundan çok, çocuklarının mutluluğu ile mutlu olur.
Çocuklar, fakirlerin servetidir.
Çocuklarınıza verebileceğiniz en büyük hediyeler, sorumluluk ve bağımsızlığın kanatlarıdır.
ÇIKARCILIK İLE İLGİLİ SÖZLER
Unutma, insanların çıkarları değiştiğinde zihniyetleri ve davranışları çabuk değişir.
Çoğunlukla; insanın kendisinin değil, iyi günlerinin dostları vardır.
İnsanların seni en çok sevdiği zaman, onların işine en çok yaradığın zamandır.
ÇEVRE İLE İLGİLİ SÖZLER
Ormanı, öz malın gibi esirge. Harap edenlere kendi mülküne zarar vermiş gibi karşı koy. Sanıkları suçluları; jandarmaya, orman memuruna duyur. Bu yolda devletin, seninle olduğunu asla unutma!
Doğa ile hep savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, asıl o zaman kaybedeceğiz.
Suyun değeri, kuyu kuruyunca anlaşılır.
Bir ulusun uygarlık düzeyi, üzerinde yaşadığı toprakları ağaçlandırmasıyla ölçülür.
Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.
Çevre, çevrecilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.
Doğa dilsiz değil, insan sağır.
ÇALIŞKANLIK İLE İLGİLİ SÖZLER
Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!
Deha, çalışkanlıktadır.
İnsan kendi değerini, ancak çalışarak koruyabilir.
Başarılı insanlar, başarılmayacak sanılan şeylerin başarılacağına inananlardır.
Uğraşının kuvveti, bilimden ve çalışkanlıktan ibarettir.
Çalışkan olmakla yükümlüyüm ben. Eşit derecede çalışkan olan herkes, eşit derecede başarı kazanır.
ÇABALAMAK İLE İLGİLİ SÖZLER
Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.
İnsanın kanadı, gayretidir.
Ne kadar çaba o kadar zenginlik.
Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret!
Elde etmek mükafatını kazanamasam bile, o işte işe girişmiş olmak şerefine ererim.
Kazanmak her şey değildir, ama kazanmayı istemek her şeydir.
Elinizden geleni yapın. Hayatı bazen boşa harcıyor olsak dahi, uğraşmaya değer.
Sağır bir adamın kapısını ömür boyu çalsan ne fark eder ki?
Güçlü olmalısınız, kendi gücünüze inanmalı ama gerçekten güçlü olmak için çabalamalısınız.
D Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Dağ ardında olsun da, yer altında olmasın: Yaşasın da uzakta olsun.
Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir: Dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz.
Dağ başından duman eksik olmaz: Büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır.
Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz: Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: Ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar, insanlar günün birinde birbirleriyle karşılaşabilirler.
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar: Yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir.
Dağ, ovanın süt anasıdır: Ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır.
Dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş: Az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir.
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı: Yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz.
Damdan düşen damdan düşenin hâlinden (hâlini) bilir: İyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar.
Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış: Bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
Damlaya damlaya göl olur: Azar azar olagelen şeyler birikerek önemli bir niceliğe ulaşacağı için küçümsenmemelidir.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: Kötü gereçle iyi iş görülemez.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur: Çağrılmadan bir yere giden kimse iyi bir ağırlanma beklememelidir.
Davul dengi dengine diye çalar: Evlenecek kimselerin birbirlerine denk olması gerekir.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir: İşin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlı sanırlar.
Değirmenden gelenden poğaça umarlar: Başka bir yerden gelen kimseden, geldiği yerle ilgili, küçük de olsa bir armağan beklenir.
Deli deliyi görünce çomağını (değneğini) saklar (gizler): Saldırgan kimse, kendisi gibi birine saldırmaktan çekinir.
Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun: Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
Delikli boncuk (taş) yerde kalmaz: Az çok işe yarayan her şeyin isteklisi bulunur.
Deliye taş atma, başını yarar: Davranışlarında çılgınlık bulunan kimseye dokunma yoksa sana öyle çılgınca saldırır ki yaptığına pişman olursun.
Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: Her nesnenin, her kişinin değiştirilemeyen bir özelliği vardır.
Demir nemden, insan gamdan çürür: Nem demiri nasıl paslandırıp çürütürse gam da insanı öylece yıpratır.
Demir tavında dövülür: Her iş zamanında ve uygun durumda yapılır.
Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz: Her denizde az çok dalga bulunduğu gibi her gönülde de bir sevda vardır.
Deniz kenarında dalga eksik olmaz: İçinde çeşitli olayların geçmesi doğal olan bir ortamda zaman zaman sert çatışmaların, fırtınaların çıkması da olasıdır.
Denizdeki balığın pazarı (pazarlığı) olmaz: Henüz elde olmayan bir nesnenin alımı, satımı üzerinde konuşulmaz.
Denize düşen yılana (yosuna) sarılır: Güç bir duruma düşenlerin bundan kurtulmak için her türlü çareye başvurmaları olağandır.
Derdi veren devasını da verir: Her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır.
Derdini söylemeyen (saklayan) derman bulamaz: İnsan sıkıntısını başkasına açıklayarak giderebilir.
Dereyi (çayı, ırmağı) geçerken at değiştirilmez: Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş tehlikeli bir durum veya zamanda yapılmamalıdır.
Dert, çekene göredir: Bir derdin ağırlığı, hafifliği ona uğrayan kimsenin etkilenme derecesiyle ölçülür.
Dert gider amma yeri boş kalmaz: İnsan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir.
Dert gitmez, değişir: İnsan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur: İnsan, önem verip düşündüğü şeyi konuşmaktan kendini alamaz.
Deve boynuz ararken kulaktan olmuş: Elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur.
Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz: Gerekli niteliklerden yoksun olan kişi, biçimsel işler yapmakla kişiliğine değer kazandıramaz.
Deveden büyük fil var: Herhangi bir konuda söz sahibi olanlardan daha büyük, daha yetkili biri mutlaka vardır.
Devenin derisi eşeğe yük olur: Zengin ne kadar fakir düşse de yoksula göre yine varlıklıdır.
Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez: Herkesin gözü önündeki bir olayı şöyle böyle yorumlarla gizlemeye çalışmak boşunadır.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur: Gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar.
Devlet adama ayağıyla gelmez: Zenginlik ve talih kişiyi kendiliğinden gelip bulmaz, çalışıp çabalamakla elde edilir. (devlet: Talih.)
Devletli yanını kaşısa yoksul para verecek sanır: Bir isteğinin yerine getirilmesini ilgililerden bekleyen kimse, onların bu işle ilgisi bulunmayan davranışlarını, isteğini karşılamak üzere yapıyorlar diye yorumlar. (devletli: Yüksek rütbeli kişi.)
Dibi görünmeyen sudan geçme: Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
Dibi görünmeyen tastan su içme: Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
Diken battığı yerden çıkar: Zarar hangi yönden geldiyse ancak o yönden giderilir.
Dikensiz gül olmaz: İyi veya güzel olan her şeyin az çok sıkıntı veren bir yanı da bulunur.
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur: Kişi her söylediğini yapamaz, her dilediğini elde edemez.
Dile gelen ele gelir: İnsanlar yapacakları işler hakkında önce konuşurlar, sonra da o işi gerçekleştirirler.
Dilenci bir olsa şekerle beslenir: Yardım bekleyen bir tane olsa umduğundan aşırı şeyler verilerek sevindirilir ancak bunların sayısı çok olduğundan hepsine aynı cömertlik gösterilemez.
Dilencinin torbası dolmaz: Şundan bundan yardım dileyerek geçinmeye çalışanların istekleri bitmez.
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim: Kişinin başına ne gelirse dilini tutmamasından gelir.
Dilin kemiği yok: İnsan doğru veya yanlış her şeyi söyleyebilir.
Dille düğümlenen, dişle çözülmez: Verdiği sözü yerine getirmeyen kişi, sebebi sorulduğu zaman kendini savunmakta zorlanır.
Dinsizin hakkından imansız gelir: Acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir.
Doğan anası olma, doğuran anası ol: Bir çocuk, annesinin değerini ancak kendisi de çocuk sahibi olduktan sonra anlar.
Doğru bilinmeyince eğri bilinmez: Doğru ile yanlışı, iyiyle kötüyü birbirinden ayırmak için her ikisini de bilmek, tanımak gerekir.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Doğru olmakla birlikte başkalarının işine gelmeyen sözleri söyleyenlerin sevilmediğini anlatan bir söz.
Doğru söz acıdır: Eksikleri, yanlışları, yolsuzlukları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işi yapanlara acı gelir.
Doğru söz yemin istemez: Sözün doğruluğunda kuşku yoksa yemine gerek yoktur.
Doğruluk minarede kalmış onun da içi eğri: Doğru görünen nice kişiler vardır ki içyüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz oldukları öğrenilir.
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz: Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan birçok kimse birden getirilmemelidir, bunlar anlaşamaz ve birbirlerine düşerler.
Dost acı söyler: Yakınlarımız, eksikliklerimizi çekinmeden söylerler.
Dost ağlatır, düşman güldürür: Dost olan kimsenin söylediği söz, acı da olsa insanın iyiliği içindir.
Dost (akraba) ile ye, iç, alışveriş etme: Alışverişte iki taraf da kendi çıkarını düşündüğünden iki dost arasındaki alışveriş dostluğu bozabilir, bu nedenle de dostluklarını sürdürmek isteyenler birbirleriyle alışverişte bulunmamalıdırlar.
Dost başa, düşman ayağa bakar: İyi bir görüntü verebilmek için her zaman temiz giyinip kuşanmak gereklidir.
Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur: Dostlarını olabildiğince çoğalt, düşmanlarını olabildiğince azalt.
Dost dostun ayıbını yüzüne söyler: Gerçek dost uyarmak, kusurun düzeltilmesini sağlamak amacıyla ayıbı yüze karşı söyler.
Dost dostun eyerlenmiş atıdır: Gerçek dost, arkadaşının sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumdadır.
Dost (iyi dost) kara günde belli olur: Gerçek dost üzüntülü, sıkıntılı günlerde insanı yalnız bırakmaz.
Dostluk başka, alışveriş başka: İki kişi arasındaki dostluk, alışverişte birinin ötekine özverili davranmasını gerektirmez.
Dostun attığı taş baş yarmaz: Dostun acı sözü veya sert davranışı insana ağır gelmez.
Duvarı nem, insanı gam yıkar: Nem demiri nasıl paslandırıp çürütürse gam da insanı öylece yıpratır.
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz: Ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakârlık yapılmasındadır.
Dün öleni dün gömerler: Bir üzüntü sürdürülmemeli, unutulmaya çalışılmalıdır.
Dünya malı dünyada kalır: İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez, bu nedenle gerek kendisi için gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır.
Dünya ölümlü, gün akşamlı: Hiçbir durum sürekli değildir, her iyi durumun bir sonu vardır.
Dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur: Bu dünyada tasasız olan insan yoktur.
Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir: Birçok kimse için felakete yol açan bir olay, bazı insanları ilgilendirmez.
Düş uykudan sonra olur (gelir): Bir işin temeli gerçekleşmedikçe ayrıntılarına sıra gelmez.
Düşenin dostu olmaz: Varlıklı kişi yoksullaşınca çevresindeki dostlarından kimse kalmaz.
Düşmanın karınca ise de hor bakma: Düşmanın ne kadar güçsüz olursa olsun dikkat et, uyanık ol.
Düşmez kalkmaz bir Allah: İnsanların talihsizliklere uğraması olağandır.
DERS ALMA İLE İLGİLİ SÖZLER
Her olayda öğrenilecek bir şey vardır; akıllı insan kendini suçlamak yerine, "bu olaydan ne öğrenebilirim?" diye düşünür.
Başkalarının hatalarından ders almaya çalışın, çünkü kimsenin ömrü, hatalar işleyecek kadar uzun değildir.
Yaşamın bana verdiği iki ders; çevreni gittikçe daralt, gereksiz kalabalıkların seni üzmesine izin verme.
Bir insan değişmeye başlamışsa, ya hayattan iyi bir ders almıştır, ya da çok acı çekmiştir.
Genellikle en büyük dersleri, en basit ve günlük olaylardan alırız.
Başkalarının acılarından, geçmiş felaketlerinden ders alanlar, gerçekten mutlu kişilerdir.
Geçmişi hatırlamayanlar onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.
DEĞİŞİKLİK İLE İLGİLİ SÖZLER
Tam bütün cevapları bulduğunu düşünürsün, sorular değişir.
Yolunu değiştirmeden gittiğin sürece, ne kadar yavaş gittiğinin bir önemi yoktur.
Bir kelime kararını, bir duygu hayatını, bir insan seni değiştirebilir.
Değişiklik yapmakta başarılı olanlar, değişikliğe kendilerinden başlayanlardır.
Düşüncelerini tümden değiştir ve dünyan değişsin.
Eğitim, dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silahtır.
Yarının bugünden iyi olmasını istiyorsan şimdiden değişik bir şeyler yapmalısın
Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.
Eğer bir şeyi beğenmiyorsan değiştir. Eğer onu değiştiremiyorsan bakış açını değiştir.
Açıklamak, değiştirmek için dünyayı; birlik, umut, kavga gerek insanlara.
DEĞER VERMEK İLE İLGİLİ SÖZLER
İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir. Bu suretle birincisini iyilikten soğutur, ikincisini kötülük yolunda cesaretlendirirsin.
Hiç kimseye değerinden fazla değer verme ya onu kaybedersin ya da kendini mahvedersin.
Sakın kendine verdiğin değeri sana vermeyenle arkadaş olma.
Dinlemek, karşıdakine "sen varsın, sana değer veriyorum" demenin en kestirme yoludur.
Dinlemek, çocuğunuza kendini değerli hissetmesini sağlayacak en önemli yöntemlerden biridir. O yüzden; çocuğunuza kulak verin, yüz değil!
Hayallerinizi aşağı gören insanlardan uzak durun. Küçük insanlar bunu her zaman yapar. Ama gerçekten büyük insanlar kendinizi de büyük hissettirirler ki bu da öyle olmanızı sağlar.
Bir çiçeğe fazla su verirsen çürür. Bir insana gereğinden fazla değer verirsen kudurur.
Hayat küçük şeylerden oluşur. Eğer sen seversen büyük olurlar.

E-F İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 E-F İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane: Herkesin ölümü için bir sebep vardır.
Ecele çare bulunmaz: Ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır.
Edebi edepsizden öğren: Edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun.
Eden bulur, inleyen ölür: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
Eğilen baş kesilmez: Kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır.
Eğreti ata binen tez iner: Ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
Eğreti kuyruk tez kopar: Temeli olmayan işlere güvenilmez.
Eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez: Hiçbir şeyi beğenmeyenlerin de kusurları vardır.
Eğri oturup doğru konuşalım: Birisine karşı tutumumuz ne olursa olsun doğruyu söylemeliyiz.
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını: Bir girişimden iyi sonuç almak isteyen, o işin temelini sağlam kurmalıdır.
Eken biçer, konan göçer: Her davranış doğal sonucuna varır; emek verip ekin eken ürün alır, gezerken bir yerde konaklayan oradan kalkarak başka bir yere gider.
Ekmeden biçilmez: Emek vermeden beklenen bir sonuca erişilmez.
Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanna yaptırılmalıdır.
Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur: Verimin bol olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır.
Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır: İnsanların kazançlarına, rızıklarına engel olanlara bir gün aynı şeyler yapılır.
Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil: İyi nitelikli işler kullanılan araç elverişsiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir ama her iş elverişsiz araçla yürütülemez.
El el ile, değirmen yel ile: İnsanlar bir araya gelmeden yaşayamazlar, birbirlerine yardım etmeden başarıya ulaşamazlar; değirmenin çalışabilmesi için rüzgâr gereklidir.
El el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz: Her şey birbirinin üstüne konulamaz, birbiriyle birleştirilemez.
El elden üstündür (ta arşa kadar): Bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir.
El eli yıkar, iki el yüzü: Bir kişi başka bir kişiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz, güçlenmiş olarak yardımlara koşar.
El elin aynasıdır: Kişi kendi özelliklerini zaman zaman yabancıdan öğrenir.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar: İnsanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi vermez, gerektiği kadar ilgilenmez.
El elin eşeğini yırlaya yırlaya, kendi eşeğini terleye terleye arar: İnsanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi vermez, gerektiği kadar ilgilenmez.(yırlamak: Türkü, şarkı söylemek.)
El elin nesine, gülerek gider yasına: Bir kimsenin acısı, başkalarının umurunda değildir.
El eliyle yılan tut, onu da yalan tut: Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
El için ağlayan gözden olur: Başkası için yapılacak fedakârlığın bir sınırı vardır.
El için kuyu kazan, evvela kendisi düşer: Başkasına tuzak hazırlayan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer.
El kazanı ile aş kaynamaz: Önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir.
El öpmekle ağız aşınmaz: Çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır.
El üstünde gömlek eskimez: Eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir.
El vergisi, gönül sevgisi: Bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır.
El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır: Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış kimse, kendi gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.
Elçiye zeval olmaz: Bir kimseden başka bir kimseye herhangi bir haber ulaştıran, bu aracılığından dolayı sorumlu tutulmaz.
Elin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
Elmanın dibi göl, armudun dibi yol: Dıştan birbirine benzeyen her şeye aynı işlem uygulanamaz, her biri özelliğine göre ayrı bir davranış ister.
Emanet eşeğin yuları gevşek olur: Bir kimseye emanet edilen şeyin o kimse tarafından iyi korunmadığı her zaman görülen olaylardandır.
Emanete hıyanet olmaz: Emanet olarak bırakılan şeyi titizlikle korumak gereklidir.
Emek olmadan yemek olmaz: Yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir.
Er giden, işine; geç giden, boşuna: İşine sabahleyin erken başlayan kimse başarı elde eder.
Erkek arslan arslan da dişi arslan arslan değil mi?: Güçlülük ve yüreklilik yalnızca erkeklerde değil kadınlarda da vardır.
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez: Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir.
Eski düşman dost olmaz: Birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
Eskiye rağbet (itibar) olsaydı bitpazarına nur yağardı: Her şeyin yenisi sevilir.
Eşeğe altın semer vursalar yine eşektir: İnsanlık değerinden yoksun kişi, kılık kıyafetle, makam ve mevkiyle değer kazanmaz.
Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış: Kaba kişinin hoşa gitsin diye söylediği sözler ve yaptığı işler, kaba ve incitici olur.
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa: Kimseyi ilgilendirmeyen işleri kendi kendine karar verip yapmalısın.
Eşeğin sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin: Kötü bir sonuç meydana geldiğinde sorumlu olmamak için işi, sahibinin isteğine uygun olarak yap.
Eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer, tanesini bırakır): Bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, değerini ölçemez.
Eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz: Aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez.
Et tırnaktan ayrılmaz: Yakın hısımlar arasındaki bağ kolay kolay kopmaz.
Etle tırnak arasına girilmez: Aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir.
Etme bulma dünyası: Kötülük eden kötülük bulur.
Ev alma, komşu al: Komşuluk ilişkileri, iyi bir komşuya sahip olma çok çok önemlidir.
Ev sahibi mülk sahibi, hani nerede bunun ilk sahibi: Kişi malını mülkünü kaybederim korkusuyla kendini üzüntüye kaptırmamalı, malı mülkü ile övünmemelidir, zira mal mülk dünyaya ait bir şeydir.
Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var: Evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur.
Evdeki pazar (hesap) çarşıya uymaz: Önceden tasarlanan bir iş umulduğu gibi sonuçlanmaz, düşünüldüğü gibi olmaz.
Evimiz bezden, ne umarsın bizden: Kendisi yardıma muhtaç olandan yardım beklemek boşuna umutlanmaktır.
Evvel hesap, sonra kasap: 1. Alışverişe çıkan bir kimse para durumunu önceden gözden geçirmelidir. 2. İnsan bir işe girişmeden önce kendi olanaklarını iyi hesaplamalıdır.
Evvela can, sonra canan: İnsanlar bencildir, önce kendilerini, sonra yakınlarını düşünürler.

G-H İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 G-H İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

Gafile kelam, nafile kelam: Gaflet uykusunda olan kişiye söz kâr etmez. (gafil: Çevresinde olup biteni sezmeyen)
Garibe bir selam bin altın değer: Yabancı yerde tek başına kalan kimseye karşı gösterilecek küçük bir ilgi, en büyük iyilik yerine geçer.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar: Garip ve kimsesiz kişiye Tanrı yardım eder.
Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar: Kişi, inançları ayrı da olsa, hoşlanmasa da geçimini sağlayan kimseye hizmet eder.
Gece gözü, kör gözü: Geceleyin iyi iş yapılamaz.
Gece işi, körler işi: Gece yapılan iş verimli olmaz.
Geç olsun da güç olmasın: Çeşitli engeller yüzünden gerçekleşemeyen işlerde avunmak için söylenen bir söz.
Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler: Geçmişte kalan olayların üzerinde durulmasında bir yarar yoktur. (mazi: Geçmiş.)
Geçti Bor’un pazarı (sür eşeğini Niğde’ye): Artık iş işten geçti.
Gel demesi kolay ama git demesi güçtür: Bir kimseyi işe almak, bir misafir çağırmak kolaydır ancak bir kimsenin işine son vermek, misafire git demek zordur.
Gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme: Çağrıldığın yere gitmekten çekinme, gelme denilen yere de gitme, orada sana ilgi göstermezler.
Geleceği varsa göreceği de var: Kötülük yapmaya kalkışacak olursa karşılığını elbette görür.
Gelen ağam giden paşam: Yönetim kimde olursa olsun benim için fark etmez.
Gelen gidene rahmet okutur: Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.
Gelen gideni aratır: Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.
Gelene git denilmez: Kendiliğinden gelen bir konuk geri çevrilmez.
Gelin altın taht getirmiş, çıkmış kendisi oturmuş: Toplum içine giren bir kimsenin kendi kullanacağı eşyasının değerli olup olmaması başkalarını ilgilendirmez.
Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz: Her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer.
Gem almayan atın ölümü yakındır: Söz dinlemeyen hırçın kişi, davranışının büyük zararını görür.
Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir: İnsan gençliğinde yaptığı şeylerin çoğunu yaşlandığında yapamaz ve gençliğin ne denli değerli olduğunu o zaman anlar.
Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı: Kişi gençliğinde çalışıp para biriktirmelidir ki ihtiyarlığında çalışamadığı zaman onunla rahat rahat geçinsin.
Gezen ayağa taş değer (dolar): Gereksiz yere gezen kişi, kendisine zararı dokunacak şeylerle karşılaşır.
Gezen kurt aç kalmaz: Geçimini sağlamak için gezip dolaşan, şuraya buraya başvuran kişi aç kalmaz.
Giden gelse dedem gelirdi: Ölen bir kimse dirilemeyeceği gibi elden çıkan bir şey de bir daha ele geçmez.
Gidilmeyen yer senin değildir: Gidemediğiniz yerinizin, kullanamadığınız malınızın size bir yararı olmaz.
Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek (bulmamak) var: Uzak bir yere giden kişi dönmeyebilir, dönebilse de ayrılırken bıraktığı yakınlarını bulmayabilir.
Göğe direk, denize kapak olmaz: Hem gereksiz hem de gerçekleştirilmesi hayale bile sığmayan şeylerle uğraşılmamalıdır.
Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi: Büyüklerden gelen şeyleri küçükler geri çeviremezler.
Gökyüzünde düğün var deseler kadınlar merdiven kurmaya kalkar: Kadınların düğün ve eğlence için katlanamayacakları fedakârlık yoktur.
Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar: Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.
Gönlün yazı var, kışı var: İnsan kimi zaman sevinçli, kimi zaman da üzüntülü olabilir.
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz: Kolay kolay onarılamayacağı için bir kimsenin özellikle de dostlarımızın gönlünü kırmamaya özen göstermeliyiz. (sırça: Cam.)
Gönül ferman dinlemez: Gönül sevdiğinden asla vazgeçmez.
Gönül kimi severse güzel odur: Güzellik anlayışı kişiden kişiye değişir.
Gönül kocamaz: İnsanlar yaşlansalar da gönüllerindeki sevgi ve istekler tazeliğini yitirmez.
Gönülden gönle yol vardır: Sevgi karşılıklıdır.
Gönülsüz namaz göğe ağmaz: İsteksiz yapılan bir işten hayır gelmez. (ağmak: Yükselmek.)
Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş: İstenmeyerek yapılan işlerden kötü sonuçlar ortaya çıkar.
Gören gözün hakkı vardır: Yiyecek veya imrenilecek bir şeyi görene o şeyden vermek gerekir.
Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler?: İyi eğitim alanlar aldıkları eğitimin gereğini yaparlar, iyi eğitim görmeyenler bir şey yapamazlar.
Görmemiş görmüş, güle güle ölmüş: Görgüsüz kişi, günün birinde ummadığı bir şeyi elde ederse sevincinden ne yapacağını şaşırır.
Görünen dağın (köyün) uzağı olmaz: Bir durumun nasıl sonuçlanacağı belli olduktan sonra bu sonuç çok geçmeden gerçekleşir.
Görünen köy kılavuz istemez: Ne kadar gizlense de gerçekler ortadadır.
Göz gördüğünü (ağız yediğini) ister: Kişi, her zaman gördüğü, (yemeye) alıştığı güzel şeyleri arzular.
Göz görmeyince gönül katlanır: Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay dayanabiliriz.
Göz görür, gönül ister (çeker): Kişi, görmediği şeyi istemez; görüp beğendiği şeye karşı istek duyar.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur: Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır.
Gözlüye gizli yoktur: Görmesini bilen kişiden hiçbir şey gizlenemez.
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz: Her zaman çıkar peşinde koşan kişi, tehlikelerden uzak kalamaz.
Gül dikensiz olmaz: İyi veya güzel olan her şeyin az çok sıkıntı veren bir yanı da bulunur.
Gülme komşuna, gelir başına: Birinin başına gelen kötü bir durum senin de başına gelebilir.
Gülü seven dikenine katlanır: İnsan sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden gelecek sıkıntılara katlanır.
Gün bugün: 1. Bugün ne yapabilirsen kazancın odur. 2. Bugün kim işbaşında, kim itibarda ise onun sözü geçer.
Gün doğmadan kimliği söylenmez: Bir iş iyice belli olmadan sonucu hakkında yargı yürütülemez, yarın ne gibi durumlar veya olaylar çıkacağını kimse bilmez.
Gün doğmadan neler doğar: Beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır.
Gün güne uymaz: Bir günün işleri, durumları, şartları başka bir gününkine uymaz.
Gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez: Öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez.
Gündüzün mum yakan geceleyin bulamaz: Her şey gerektiği yerde ve zamanda harcanmalıdır.
Güne göre kürk giyinmek gerek: Kılık kıyafetimizi zamanın koşullarına uydurmalıyız.
Güneş balçıkla sıvanmaz: Herkesin bildiği gerçek inkâr edilemez.
Güneş girmeyen eve doktor girer: Güneşsiz evde hastalık eksik olmaz.
Güvenme (inanma) dostuna, saman doldurur postuna: Dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler.
Güvenme varlığa, düşersin darlığa: Varlıklarına güvenerek ölçüsüz harcamalarda bulunanlar daha sonraları sıkıntıya düşebilirler.
Güzele bakmak sevaptır: Güzele bakarken Tanrı’nın neler yarattığını düşünür ve büyüklüğünü anlarız.
Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz: Değerli olan yüz güzelliği değil huy güzelliğidir.
Güzele ne yakışmaz (yaraşmaz): Güzel ne giyse yakışır.
Güzeli herkes sever: Bütün insanlar güzellere ve güzel olan şeylere karşı sevgi beslerler.
Güzellerin talihi çirkin olur: Güzeller kendilerine yaraşan bir yaşayışı her zaman bulamadıkları için mutsuz olurlar.

I-İ İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 I-İ İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

I Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Irak yerin haberini kervan getirir: Erişemediğimiz şeyle aramızdaki ilişkiyi bir aracı sağlar.
Irmak kenarına çeşme yapılmaz: Zaten var olan ve herkesin işine yarayan bir şeyin yanına aynı işi görmek üzere benzerini yapmak boşunadır.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez: Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş tehlikeli bir durum veya zamanda yapılmamalıdır.
Irz insanın kanı pahasıdır: İnsan ırzını, namusunu korumak için canını feda eder.
Isıracak it (köpek) dişini (dişlerini) göstermez: Kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez.
Isıramadığın (bükemediğin) eli öp başına koy: Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru.
Isırgan ile taharet olmaz: Kötü kişiden iyilik beklenmez.
Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz: Daha önce bir zarara uğramış kimse, kendisine aynı zararı verecek şeyden korkmaz.
Ismarlama hac, hac olmaz: Kişi, kendisi yapması gereken bir işi başkasına yaptırmamalıdır.
İ Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları
İçi beni yakar, dışı eli (seni) yakar: Dış görünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şeyin veya durumun gerçekte kötü yönleri olabilir.
İki arslan bir posta sığmaz: Bir ülkede iki baş egemen olamaz.
İki at bir kazığa bağlanmaz: Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.
İki baş bir kazanda kaynamaz: Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.
İki cambaz bir ipte oynamaz: Kurnazlıkta eşit olan iki kimse birbirlerini aldatamaz.
İki deliye bir uslu koymuşlar: Birbirleriyle anlaşamayan, kavga eden iki kişinin arasını bulacak bir akıllının olması gerekir.
İki dinle bir söyle: Çok konuşmak doğru değildir.
İki el bir baş içindir: Ancak kendi geçimini sağlayabilenler, başkalarına yardım edecek bir durumda değildir.
İki emini bir yemin aralar: Birbirinin doğruluğuna güvenerek birlikte iş yapmakta olan iki kişiden biri, hile yapmadığına arkadaşını inandırmak için yemin ediyorsa artık güven bozulmuş demektir, ayrılmaları gerekir.
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur: Birbirini sevenler için zenginlik önemli değildir.
İki kaptan bir gemiyi batırır: Bir işi iki kişi yürütemez.
İki ölç, bir biç: Bir iş yaparken ayrıntıları ve sonuçları iyice düşünülmelidir.
İki testi tokuşunca biri elbet kırılır: Kavgaya tutuşan iki kişiden biri elbette yenilir ve zarara uğrar.
İlk vuran okçudur: Amaca başkalarından önce ulaşan, işinin ehlidir ve kazançlı çıkar.
İnsan (adam) kıymetini insan (adam) bilir: Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir.
İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar: Birçok hastalık insana ayağını üşütmesi, ata da tırnağı yoluyla gelir.
İnsan beşer, kuldur şaşar: Kişinin zaman zaman şaşırmasını, yanılmasını hoş görmek gerekir.
İnsan çeşit çeşit, yer damar damar: Toprağın her kesimi ayrı ayrı nitelikler taşıdığı gibi insanlar da birbirlerinden farklı özelliklere sahiptirler.
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde: İnsan doğduğu yeri değil geçimini sağladığı yeri yurt edinir.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur: Kişinin çocukluğundaki huyları, özellikleri yaşlılığında da değişmez.
İnsan yükü (eti) ağırdır: 1. Hiç kimse başka bir kimseye yük olmamalıdır. 2. Yatalak insanı kaldırmak, yatırmak güçtür.
İnsanın (adamın) alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır: Hayvanların işe yarayıp yaramayacakları görünüşlerinden belli olur ancak insanların kötü huylu olup olmadıkları dışarıdan anlaşılamaz.
İnsanın adı çıkacağına canı çıksın: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var: İnsan kendisini ancak tatlı diliyle sevdirebilir.
İp inceldiği yerden kopar: Bir durum, en çürük yerinden patlak verir.
İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar: Kişi kiminle arkadaşlık ederse ondan kendisine birtakım huylar geçer.
İstediğini söyleyen istemediğini işitir: Bir kimseye hakaret etmek, ağır sözler söylemek doğru değildir, o da ağır sözlerle karşılık verir.
İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara: Birinden bir şey isteyen utanır ancak isteği yerine getirmeyen daha çok utanmalıdır.
İş amana binince kavga uzamaz: Kavga edenlerden biri aman dilerse çekişme sona erer.
İş bilenin kılıç kuşanın: Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
İş insanın aynasıdır: Bir kimsenin nasıl bir kişi olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
İşine hor bakan boynuna torba takar: İşini küçümseyen kişi istediği gibi para kazanamaz ve sonunda dilenci olur.
İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına: Başladığın bir işte her zaman güçlüklerle karşılaşacağını varsay ki sonunda hayal kırıklığına uğramayasın, iyi sonuçlar aldığında sevinesin.
İşleyen demir pas tutmaz (ışıldar): Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
İt ürür, kervan yürür: Gerçekleşmesi doğal olan işler engellenemez. (ürümek: Havlamak)
İti an, taşı eline al (çomağı hazırla): Saldırgan biriyle karşılaşma olasılığı bulunan kimse kavgaya hazır olmalıdır.
İtin (köpeğin) duası kabul (makbul) olsa(-ydı) gökten kemik yağar(-dı): Aşağılık kişinin istediği olsaydı dünya, yalnız kendisinin işine yarayan, başkalarını rahatsız eden şeylerle dolardı.
İtle yatan bitle kalkar: Değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler.
İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder: Babaya ün kazandıran da el içine çıkamayacak bir duruma düşüren de çocuklarının tutumlarıdır.
İyi gitmeyince kişinin işi, muhallebi yerken kırılır dişi: İnsanın işi bir kez ters gitmeye görsün, en sıradan işlerinde bile tersliklerle karşılaşır.
İyi insan sözünün üstüne gelir: Yokluğunda kendisinden söz edilen kimse, konuşmanın üzerine gelirse o iyi insandır, denilir.
İyi olacak hastanın, doktor ayağına gelir: Tanrı kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemişse bunu yapacak kimse işin üstüne gelir.
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı: İyiliğe karşı iyiliği herkes yapabilir, önemli olan kötülüğe karşı iyilik yapabilmektir.
İyilik eden iyilik bulur: İyilik eden kimseye zamanı geldiğinde başkaları da iyilik ederler.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir: Karşılık beklemeden iyilik yap.

K- İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

 K- İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

K Harfi ile Başlayan Atasözleri ve AnlamlarıKabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz: Hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmek istemez.
Kaçan balık büyük olur: Elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür.
Kaçanı kovmazlar, yıkılanı vurmazlar: Kaçan bir düşmanı kovalayıp ezmeye çalışmak mertliğe yakışmaz, âciz olduğunu göstereni de vurmak insanlık değildir.
Kaçanın anası ağlamamış: Tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.
Kader olmayınca kadir bilinmez: Kişi talihsiz ise ne kadar iyi insan olursa olsun, değeri bilinmez.
Kadı anlatışa göre fetva verir: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.Kadı kızında bile kusur olur: Üzerinde durulmaya değmeyecek kadar küçük bir kusurdur.
Kadının fendi, erkeği yendi: Kadınlar kurnazlıkta erkeklerden üstündürler.
Kalaylı bakır küflenmez: Temizliğini herkesin bildiği kişi ve iş lekelenemez.
Kalbin yolu mideden geçer: Bir kimsenin sevgisi kazanılmak istendiğinde ona güzel yiyecekler ikram edilmelidir.
Kalın incelene kadar ince süzülür: Bir hastalık, bir sıkıntı karşısında güçlü gücünden bir parçasını yitirerek zayıflar ama zayıf olan, ölecek duruma gelir.
Kalıp kıyafetle adam adam olmaz: Gösterişli bir vücut, iyi bir giyim kuşam, kişiye insanlık değeri kazandırmaz.
Kalp kalbe karşıdır: Sevgi karşılıklıdır.
Kalp kazanır, kaltaban gönenir: İş becerme yeteneği bulunmayan kişi, düzenbazın kendisine yutturduğu şeyi kazanç sanır. (kalp: Gösterişli ama işe yaramaz kişi. kaltaban: Düzenci. gönenmek: Mutlu olmak.)
Kalpten kalbe yol vardır: Sevgi karşılıklıdır.
Kanaat gibi devlet olmaz: Elindekiyle yetinmesini bilen kişi yokluk nedir bilmez.
Kanatsız kuş uçmaz: Gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kişi amacına ulaşamaz.
Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar: Kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır. (yumak: Yıkamak)
Kanlı gömlek gizlenmez: Bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir.
Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır): Ticarette sadece kâr etmek düşünülmez, zarar da edilebilir.
Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz: Elverişli bir ortamda çoğalan şeyler, ortam elverişliliğini yitirince yok olur.
Kar susuzluk kandırmaz: Gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz.
Kara gün kararıp kalmaz: İnsanın sıkıntılı zamanı sürüp gitmez, arkasından iyi günler de gelir.
Kara haber tez duyulur: Ölüm gibi kötü haber çabuk yayılır.
Kara yaslanma kar erir, ere yaslanma er ölür: İnsan başkalarından gelecek olan desteğe çok güvenmemelidir.
Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu: Bir şeye tam güvenmeyip ileride ne olacağı konusunda bilgi sahibi olunamadığı durumlarda kullanılan bir söz.
Karaya sabun, deliye öğüt neylesin: Özü bozuk olan şey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış: Kardeşler ne kadar geçimsiz olsalar da kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler.
Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister, ne onduğunu: Kardeş, kardeşe zarar gelmesini istemez ama onun kendisinden üstün durumda olmasını da kıskanır. (onmak: Daha iyi duruma gelmek)
Kardeşim olsun da kanlım olsun: Kendisine çok büyük kötülük de yapsa insan kardeşinden vazgeçemez.
Karga kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırmış: Görgüsüz kişi, görgülü kişinin yaptığını yapmaya kalkışırsa beceremez, kendisinin doğal davranışını da yitirir, gülünç duruma düşer.
Karga mandayı babası hayrına bitlemez: Bir kimse başkasına hizmet ediyorsa bunda kendisinin de çıkarı vardır.
Karı koca bir sözle yakın, bir sözle uzaktır: Bir kadınla bir erkek, birbirlerine bağlandıklarını bildiren bir sözle karı koca olurlar, böyle bir bağın kalmadığını bildiren bir sözle de yabancı olurlar.
Karınca, zevali gelince kanatlanır: Kişi durumunun gereklerine aykırı taşkınlıklarda bulunursa artık düşecek demektir. (zeval: Yok olma.)
Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar: Kişi çalışıp kazanabildiği zamanı boş geçirmemeli, çalışamayacağı günler için geçimini sağlayacak varlık edinmelidir.
Karpuz kabuğunu görmeden denize girme: Bir işi en uygun zamanı gelmeden yapma.
Kartala bir ok değmiş, yine kendi yeleğinden: Bir kimseye en büyük kötülüğü kendisine çok yakın olanlar yapar. (yelek: Kuş kanadının büyük tüyü)
Kasap et derdinde, koyun can derdinde: Bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür.
Kavurga karın doyurmaz: Gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz. (kavurga: Ateşte kavrulmuş mısır)
Kaya uçmazsa, dere dolmaz: Büyük gereksinimlerde çok fedakârlık yapmak gerekir.
Kaymağı seven mandayı yanında taşır: Sevdiği şeyden yoksun kalmak istemeyen kişi, onu sağlayacak araçları eli altında bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır.
Kaynayan kazan kapak tutmaz: İçten içe, gizlice gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir.
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez: Büyük çıkarlar beklenen durumlarda küçük fedakârlıklar yapılmalıdır.
Kazan kaynamayan yerde maymun oynamaz: Hiçbir iş karşılıksız yapılmaz.
Kazanmayanın kazanı kaynamaz: Kazancı olmayan kişinin evinde yemek pişmez.
Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu: Sen başkasına kötülük yapma yolunu tutarsan başkası da sana kötülük yapma yolunu tutar.
Keçide de sakal var: Sakal, kişiye değer kazandırmaz.
Keçi geberse de kuyruğunu indirmez: İnatçı ölse de inadından vazgeçmez.
Keçi kurttan kurtulsa gergedan olur: Tehlikeler, zararlar olmasa her şey alabildiğine gelişir.
Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar: Büyüklerin tuttuğu yol, küçüklere örnek olur.
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur: Gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar. (yar: Uçurum.)
Kedi yetişemediği (uzanamadığı) ciğere pis (murdar) dermiş: Kişi, elde edemediği şeyi istemiyormuş, beğenmiyormuş gibi görünür.
Kedinin boynuna ciğer asılmaz: Bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı şey emanet edilmez.
Kdinin gideceği samanlığa kadar: Uygunsuz iş yapan kişi, ne kadar kaçarsa kaçsın, gideceği yer bellidir, kısa zamanda yakayı ele verir.
Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler: Cezalandırılan kimse suçunun ne olduğunu bilmelidir ki o suçu bir daha işlemesin.
Kedinin kanadı olsaydı, serçenin adı kalmazdı: Saldırganlar istediklerini yapabilecek durumda olsalardı, zayıfları kolaylıkla ortadan kaldırır, bol bol çıkarlarını sağlarlardı.
Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır: Senden çekinen, korkan kişi, çok sıkıştırırsan sana karşı gelir.
Kefen alacak adam yüzünden belli olur: Bir kimsenin herhangi bir eyleme girişeceği, o eyleme girişmesini zorunlu kılan durumlardan anlaşılır.
Kefenin cebi yok: Ölürken mal veya para götürülmez.
Kel başa şimşir tarak: Birçok gereksinimi varken gereksiz özenti ve gösterişle uğraşanlar için kullanılan bir söz.
Kel ilaç bilse kendi başına sürer: Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz.
Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur: Bir kimse veya bir şey yok olduğunda değer kazanır.
Kel yanında kabak anılmaz: Bir kişinin yanında, uzaktan da olsa onun kusurunu hatırlatabilecek sözler söylemekten çekinilmelidir.
Kele köseden yardım olmaz: Kişi, kendisinin yardıma muhtaç olduğu konuda başkasına yardım edemez.
Kelin merhemi olsa başına sürer: Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz.
Kelle sağ olsun da külah bulunur: Kişi yaşasın da elbet bir iş sahibi olur.
Kendi düşen ağlamaz: Kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz.
Keseye danış, pazarlığa sonra giriş: Ödeyecek paranız yoksa bir şey satın almaya girişmeyin.
Keskin sirke küpüne (kabına) zarar: Öfkeli, sert kimsenin zararı kendisinedir.
Kılıç kınını kesmez: Sert ve öfkeli kişi yanındakilere zarar vermez.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan: Kişi arkadaşlık ettiği kimseden etkilenir.
Kırk gün taban eti, bir gün av eti: Avcılar bir av avlayabilmek için dağ demez, taş demez, günlerce taban teperler.
Kırlangıcın zararını biberciden sor: Kırlangıç, bibere çok düşkün olduğundan onun ne kadar zararlı bir yaratık olduğunu ancak biberci bilir.
Kısa günün kârı az olur: Kısa süre çalışılarak yapılan işten elde edilecek kazanç az olur.
Kısmet gökten zembille inmez: Çalışmayanın kısmeti olmaz.
Kısmet ise gelir Hint’ten, Yemen’den, kısmet değilse ne gelir elden: Tanrı bir şeyi size kısmet etmişse o mutlaka size gelir, kısmet etmemişse yapacak bir şey yoktur.
Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar: Kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır.
Kısmetsiz köpek, sabaha karşı uyuyakalır: Kendisine kısmet verilmemiş olan yaratık, yararlanılacak şeyi elde etmek kolaylaştığı zaman, başka bir işle uğraştığı için bundan yoksun kalır.
Kısmetten fazlası olmaz: Kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır.
Kızım sana söylüyorum (dedim) gelinim sen anla (işit): 1. Doğrudan doğruya kendisine söylenemeyen düşünce ve uyarıların, o kimsenin çok yakınına söylendiğinde kullanılan bir söz. 2. Herhangi birine dolaylı olarak söylenecek uyarı söz konusu olduğunda kullanılan bir söz.
Kızını dövmeyen, dizini döver: Çocuğunu gerektiği gibi eğitmeyen, ileride çok pişman olur.
Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır: Çıkar sağladığı kimsenin hoşuna gidecek biçimde davranan dönek ve dalkavuk kimseler için kullanılan bir söz.
Kimin ki bağı var, yüreğinde dağı var: Malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar.
Kiminin parası, kiminin duası: Bir iş yapılırken veya yapıldıktan sonra kiminden para, kiminden dua alınabilir.
Kimse yoğurdum ekşi demez: Herkes sattığı malı, kendi işini, tutumunu ve davranışını över.
Kimseden kimseye hayır yok (gelmez): İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse hayal kırıklığına uğrar.
Kişi arkadaşından bellidir: Bir kimsenin nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek isteyen, arkadaşının kimliğine bakmalıdır.
Kişi ektiğini biçer: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
Kişi ne yaparsa kendine yapar: İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
Koça boynuzu yük değil: Kişiye kendi işi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez.
Komşu boncuğunu çalan gece takınır: Hırsızlık malı, sahibinin göremeyeceği yer ve zamanda kullanılır.
Komşu ekmeği komşuya borçtur: Komşunuz size bir ikramda bulunur, bir şey armağan ederse siz de ona ikramda bulunmalı, armağan vermelisiniz.
Komşu komşunun külüne (tütününe) muhtaçtır: Komşular en küçük şey için bile birbirlerine muhtaçtırlar.
Komşuda pişer, bize de düşer: İnsanların, çevresindekilerin kazancından yararlanma umudunu anlatan bir söz.
Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür: Başka bir kimsenin malı bize olduğundan daha değerli görünür.
Korkak bezirgân ne kâr eder ne zarar (ziyan): İş yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korur ancak kazanç da sağlayamaz.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak evladır (yeğdir): Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir.
Korkunun ecele faydası yoktur: Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez.
Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde: Bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür.
Koyun güden kurdu görür: Görevini yaparken gereken dikkati gösteren kişi, doğabilecek sorunları sezer.
Koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir: Kimi insan, başkaları hakkında abartarak konuşmaya bayılır. (yetirmek: Ulaştırmak.)
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler: İstenilen nitelikteki şey bulunamadığında onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur.
Köpek bile yal yediği kaba pislemez: Köpek bile yem yediği kaba saygılı davranırken insanın geçimini sağlayan yere, kendisine bu geçimi hazırlayan kimseye kötülük etmesi düşünülemez. (yal: Köpek yemeği)
Köpek ekmek veren (yediği) kapıyı tanır: Köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır.
Köpek sahibini ısırmaz: Kişi ne kadar aşağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez.
Köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez: Kişi, bir tehlike karşısında her yerden umudu kesilip kendine güvenmekten başka çare kalmadığını anlamadıkça kurtuluş yolunu bulamaz.
Köpekle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir: Edepsiz kimse ile uğraşmamak için onun bulunduğu yerden uzaklaşmak gerekir.
Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner): Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer.
Kör satıcının kör alıcısı olur: Herkes dengiyle iş yapar.
Körle yatan şaşı kalkar: Değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur: Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer.
Körler memleketinde tek gözlü kraldır: Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer.
Körün yanına varırsan, sen de bir gözünü kapa: Birtakım eksiklikleri bulunan bir kimsenin yanında ona eksikliğini sezdirip onu mutsuz edecek davranışlardan kaçınılmalıdır.
Kötü komşu insanı hacet (mal) sahibi eder: Kötü komşu kendisinden emanet olarak istenen şeyi vermez, emanet isteyen de gidip o şeyden satın alır.
Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı: İyiliğe karşı iyiliği herkes yapabilir, önemli olan kötülüğe karşı iyilik yapabilmektir.
Kul hatasız olmaz: İnsan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır.
Kurt dumanlı havayı sever: Kötü niyetli kimselerin ortalıktaki karışıklıklardan yararlanırlar.
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur: Güç ve yeteneğini yitiren insan, basit ve kendini bilmezlerce aşağılanır.
Kurt komşusunu yemez: Bir kişi ne kadar kötü niyetli de olsa yakınlarına dokunmaz.
Kurt köyünü (tüyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez: Kötü kimse yer yurt değiştirse de kötü huylarını değiştirmez.
Kurtla görüşürsen köpeği yanından ayırma: Saldırgan biriyle karşılaşacak olan kişi, kendisini koruyacak önlemler almalıdır.
Kurtla ortak olan tilkinin hissesi, ya tırnaktır ya bağırsak: Ortağı güçlü ve hileci olan kimse ortağının kendisine vereceği işe yaramaz paya razı olmak zorundadır.
Kurtlu baklanın kör alıcısı olur: İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur.
Kuru ayret çarık eskitir: Bir iş rastgele bir çabayla değil amaca doğru planlı bir biçimde yürümekle başarılır.
Kuru laf karın doyurmaz: Boş sözlerle olumlu iş yapılamaz.
Kurunun yanında yaş da yanar: Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır: Kusursuz kişi olmadığından, kendisine kusursuz bir dost arayan kimse aradığını bulamaz, dostsuz kalır.
Kusursuz güzel olmaz: Her iyi şeyin hoşa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir tarafı vardır.
Kuş kanadına kira istemez: Kişi, kendi işi için zaten harcayacağı çabadan dolayı başkasından karşılık beklemez.
Kuş uçmaz, kervan geçmez: Kimsenin uğramadığı ıssız ve sapa yer.
Kuş vardır eti yenir, kuş vardır et yedirilir: Öyle kişiler vardır ki acımadan en ağır işte kullanılır, öyle kişiler de vardır ki iş gördürmek şöyle dursun onlara hizmet edilir.
Kuşa süt nasip olsa anasından olurdu: 1. Yaradılışı bir şeyden yararlanmasına elverişli olmayan kişi ne kadar çabalasa o şeyden yararlanamaz. 2. Kişi en yakınından sağlayamadığı faydayı başkasından hiç sağlayamaz.
Kuşkulu uyku evin bekçisidir: Ufak bir tıkırtıdan uyanacak kadar hafif uyuyan ve tetikte olan kimse evin bekçiliğini iyi yapıyor demektir.
Kuşu kuşla avlarlar: Elde edilmek istenen kimse, daha önce elde edilmiş kimse aracılığıyla tuzağa düşürülür.
Kuzguna yavrusu şahin (Anka, güzel) görünür: Herkesin kendi yarattığı şey çirkin de olsa gözüne güzel görünür.
Kürkü orak vaktinde, orağı kürk: Gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.